Tarih dersine çalışırken varlığından haberdar olduğum ve hem şaşırıp bir yandan mutlu olduğum, paylaşmak istediğim yer: Caber kalesi. Türk bayrağının dalgalandığı bir toprak. Bir büyük hükümdarın naaşının olduğu yer. Ve kale hakkında internet aracılığıyla topladığım ufak tefek bilgiler. Buyurunuz. :)
Mart ayında Fransa ile BMM kuvvetleri arasındaki Türkiye tarihçilerinin Güney Cephesi batılıların ise "Klikya Savaşı" olarak adlandırdığı çatışmalar bitmiş ve ekim ayında iki taraf Ankara'da masa başına oturmuş ve nihai çözüm konuşulmuştur. Anlaşma ile Türkiye ve Suriye arasındaki sınır belirlenmiş, Antakya Suriye Mandaterliğinde kalmış iken Suriye'de sınırları içerisindeki Caber Kalesi'nin egemenlik hakkı Türkiye'ye bırakılmıştır. İslamiyet öncesi Dawsar olarak adlandırılan kalenin isminin hicri beşinci yılda işgal eden Beni Kuşeyrli Caber'den alındığı düşünülmektedir. Yavuz Sultan Selim'in doğu seferleri ile Osmanlı egemenliğine giren bölgede bulunan mezar Kale'nin önemini artırmıştır.
İki yıl süren Fransız Mandeterliği bitmeden önce Suriye'deki Caber Kalesinde asker bulundurma hakkı Türkiye'nin elinde kalmaya devam etmiştir. Lozan Antlaşmasında ise Suriye ile ilişkileri düzenleyen Ankara Antlaşmasının geçerli olmaya devam edeceği kayıt altına alınmıştır. Caber Kalesinin önemi ise, içinde yer aldığı bölgede yaşan yerli halkın Mezar-ı Türki dediği türbe nedeniyledir. Moğol istilası öncesi Selçuk beylikleri ile Haçlı orduları arasında sık sık el değiştiren kalede yer alan Mezar'da Süleyman Şah'ın naaşı bulunmaktadır. Ancak Süleyman Şah'ın mezarının burada olması tarihi bir karışıklığının sonucu da olabilir.
Anadolu Selçuklularının kurucusu Kutalmış oğlu Süleyman Şah, Batı Anadolu seferlerinde aldığı yenilgi ile güneye kaçmış ve Antakya'nın işgali sırasında ölünce buraya gömülmüştür. Osmanlı hanedanının kurucusu Osman Beyin dedesi Süleyman Bin Kaya Alp'in ise Anadolu'da kabilesine yerleşim bölgesi arama çabası içinde Fırat Nehrini geçerken ölmüş ve buraya gömülmüştür. İki Süleyman Şah'ın öyküsünün bittiği nokta olarak Ceber Kalesinin kesişmesi ise kaleye verilen önemin nedenini karıştırmaktadır. Yazılı kayıtların çok nadir olduğu, Türklerin Anadolu'daki iktidarının sarsıldığı bu dönemde; yaklaşık 1000-1200 yılları arasında, yaşanan bu iki hikayenin birleşmesi ve birbirini beslemesi doğal karşılanabilir.
Her nasılsa kalenin Türk tarihi için taşıdığı önem ortadadır. İster Anadolu'nun Türkleşmesinin büyük ölçüde sorumlusu olan Kutalmış Oğlu Süleyman Şah olsun isterse Türklerin kurduğu en büyük emperyal güç olan Osmanlı Hanedanlığının dedesi Süleyman Bin Kaya Alp olsun Caber Kalesinin korumasının Türkiye'ye bırakılması Fransa ile yapılan Ankara Anlaşmasından sonra bir daha tartışılmaya açılmamış ve Suriye Devleti bu antlaşmanın yürürlüğününü sürdürmüştür. En son II. Abdulhamit döneminde restorasyonu yapılan Mezar daha sonra Asad Baraj Gölünün sularının yükselmesi nedeniyle 1973 yılında kalenin kuzeyinde Karakozak köyü yakınlarındaki bir bölgeye taşınmıştır.
Halen Türk Silah Kuvvetleri 20. Zırhlı Tugayı 3. Hudut Alay Komutanlığı 2. Hudut taburuna bağlı bir manga askerin koruduğu mezar Caber Kalesinin kuzeyindeki Süleyman Şah'ın 1973'te taşınan yeni türbesidir. Buradaki askerin ikmali her ayın yedisinde gerçekleştirilmeye devam etmektedir.